30 Kasım 2012

kurgudaki akis



DERİDA'NIN MASALI

    "Küçük bir çocuk, bir periden bütün isteklerini yerine getirmesini ister. Peri tek bir koşul karşılığında bunu yapabileceğini söyler. Çocuk tilkinin kuyruğundaki kızıllığı asla aklına getirmeyecektir. 'Bundan kolay ne var!' diye karşılık verir çocuk, büyük bir rahatlık içinde. Tilkilerden ve onların kuyruğundaki kızıllıktan kime ne! Bütün hayatının mutlu geçeceğinden emin olarak perinin yanından ayrılır çocuk. Peki ya sonra? Hemen aklından çıkarabileceğini sandığı görüntüden, tilkinin kızıl kuyruğundan bir türlü kurtulamaz. Düşüncelerinde düşlerinde her yerde bu kızıl kuyruk karşısına dikilir durur. Ne kadar gayret ederse etsin bir türlü ondan kurtulamaz. Bu saçma anlamsız ve bir o kadar da inatçı görüntü olmadan, tek bir an bile geçmez olur artık. Kurtulmak için gayret gösterdikçe aklına takılıp kalır bu kuyruk. Perinin vaatlarinden mahrum kaldığı gibi yaşama sevincini de yitirir zavallı çocuk. Kimbilir belki de ölürken bile yakasını bu kızıl kuyruktan kurtaramamıştır."
    
     Hayatta iki tür insan var: İlk grup, periye gitmeye hacet kalmadan dilediği gerçekleşenler. Diğer grup olmayan dilekleri artık gerçekleşsin diye  perinin huzuruna varıp kızıl kuyrukla cezalandırılanlar. Kızıl kuyruk marazi bekleme halinin sembolü. Sembolden kurtulmanın yolu sembolün gösterdiğini, etrafında edilgenleşecek uydulaşacak kadar yaşamının merkezine koymamak.

kurgudaki akis

     Diziler... Şu aralar Türkiye'nin en çok üretip tükettiği ve uluslararası pazarlara sattığı her gün tv'de çeşit çeşit, peşpeşe yayınlanan, sıkı bir seyirci kitlesi olan ciddi bir ticaret aracı. İnsanların akşam haberlerden sonra prime time denilen vakitte kendilerini buldukları bir görsellik. Birçok dizi yapılıyor çoğu başarısızlığa uğrayıp çöpe atılıyor. Ama yine de sayıları azalmıyor. Tabiki sadece dizi yapan tek ülke biz değiliz. En büyük örnek Amerika. Dizilerinin çoğunu biliyoruz ve bizler de izliyoruz. Dikkat edilecek en önemli nokta neden bu diziler en az beş ve daha fazla sezon olmak üzere uzun yıllar mantıklı bir şekilde sürüyor da ülkemizde ise iki sezondan öteye gidilemiyor. Gidilse bile izleyici kaybederek ve mantıksızlaşarak. Acaba nedeni yeni yetme senaristlerin bi konu bulduk hadi dizi yapalım heyecanı yada yabancı dizi ve filmlerden uyarlama konuları bölümlere nasıl yayacaklarını akıl edememeleri yada  kopyala yapıştır fikrindeki kültür ayrılıkları göz ardı edilerek adapte hatası yapılması mı?
   
      Örneğin Ezel dizisi özgün bir konuya sahip değildi. (Monte Kristo Kontu uyarlama) İzleyicinin ilgisini çekti. Bir intikam ve aşkın harmanlandığı dizi reytingde birinciydi. İkinci sezonda intikam konusunun hakkı verilemeden sırf diziyi uzatmak uğruna ilave ve alakasız kişilikler, konular yerleştirildi .Amacından sapan dizi bilmeceler ve bilinmezlikler yumağına dönünce müthiş reyting kaybederek şanıyla sonuçlanamadı.




      Bu vıcık vıcık senaryoyu yazan senaristlerden biri Pınar Bulut. Bu hanımefendi Barry Levinson'ın Sleepers filmini seyretmiş. Dünyanın en kurnazca fikrine imza atarak dizi haline getirme cürretini göstermiş. Geçen senenin sezon ortasında başlayan bu dizi izleyiciye ne verdi? Tecavüz olgusu ve insanda bıraktığı derin psikolojik yara yüzeyselleştirildi. Oyuncular gerçek dışı bir şekilde sürekli ağlatılarak ajitasyonun dibine vuruldu. İnsanlar intikam fikrine, çirkin illegal olgulara özendirilmeye çalışıldı. İkinci sezonunun açılışı da gelin görün ki tecavüzle yapıldı. Yine tecavüz olgusu üzerinden rant sağlanmaya çalışıldı. Dram türü zaten yeterince etkileyici bir tür iken  bu kadar ağırlaştırıp krolaştırılmaya ne gerek vardı.Türk izleyicisine reva görülen bu muydu? Ayrıca senaryo çiğ ve kaba söylemlerle dolu. Aynı Ezel'deki gibi derlenip toparlanamaz hale gelen senaryo monotonlaşıp sonuca bağlanamaz hale gelince kan kaybederek alt sıralara yerleşti. Sonuç yine aynı bu ülkede özgün dizi senaryosu yazabilecek bize bizden hikayeleri doğal ve samimi anlatabilecek senaristler henüz yetişmedi yada umarız ki yetişmek üzere.
      Son olarak önceliğin ticari emellerde aranmasının ve ya tutarsa bakış açısıyla dizi çekilmesinin bu sektöre değer katamayacağını bilmemiz gerek.

17 Kasım 2012

kurgudaki akis



ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ ...

     Tadı, gerçek bir aile trajedisi olmasındaydı. Belki ilk defa baba olan er kişinin kötü davranışları eleştiriliyordu. Bu ülkede kimbilir kaç ailenin başındaki gibi ne kocalık  ne babalık bilen erkeklerden bir erkekti. Çocuklarıyla ve karısıyla olan ilişkileri ne çok kişiye kendinden bir hal gibi geldi. Bu hali tanımayan huzurlu aileler bile dizideki dramdan etkilendiler. Bu gerçek dram da bitmeyen reyting çabası mı desem, senaristin birikiminin tükenmesi sebebiyle mi desem komediye dönüştü. Şirketler, intikamlar, kızlara ve annelerine zengin talipler daha neler neler. Pembe diziden daha pembe oldu. Dizi ısrarla devam ediyor. Devam ediyor da ne oluyor. Bir kuşak atlayarak aynı konular işleniyor. Yanlı siyasi çatışmalar ve de iki kardeşin aynı kıza aşık olma zırvalığı. Direnişçi bir senaryo ne diyelim:)

7 Kasım 2012

kurgudaki akis

 
PANGLOSS REKLAM SEYRETTİ ..!

Bir reklam .
Bir adam 'bu değil, bu da değil' diye diye önündeki rulo rulo kağıtları fırlatıp fırlatıp atıyor.
Biri
- Bu da nasıl bir adamdır yaa! nerden çıkmış, nasıl olmuş?
Diğeri
- Bu adam kim mi, bu adam hürrem sultan.
Biri
- Ne.
Diğeri
- Hürrem. Bu adam hürrem sultan.
Biri
- Ne alaka yaa.
Diğeri
- Tıpkı onun yaptığı gibi, yani hürremin. Hiç tanımadığın bir sistemin, tanımaya çalışmadığın bir sistemin içinde buluveriyorsun kendini. Onu kavramaya çalışmakla yorulmuyorsun ve cehaletin cesaretine çanak tutuyor. Kıra döke, kendi kaba saba, asalak sistemini kuruveriyorsun.
Biri
- Hımmmm.
Diğeri
- Hürrem gibi bir varoluş biçimine öykünen bir toplumda bu inşaatçının saygı görmesi başarılı kabul edilmesi normal.

kurgudaki akis


POLITICAL ANIMALS

     'İnsan politik bir hayvandır' yargısını duymuştuk evet. Ve bu dizi de bu yargıya çok sadık. Dizide iki sağlam katmanın ilerlediğini görüyorsunuz. Aileden başlayarak süper gücün zirvesine kadar bütün sosyal dairelerde acımasız rasyonel bir politiklik. Herkes bir satranç ustası adeta. Diğer katman başlığın animals kısmına karşılık geliyor herhalde. Çünkü tüm politikliklere tezat olacak şekilde özellikle hayvansılaştırılarak sunulan bir cinsellik var. Çiğ ve duygusuz olmasına özellikle dikkat edilerek verilen bir cinsellik. Hayatı böyle, bu kadar algılayan insanlar olacak ki böyle diziler yapılıyor.
    
      Hamiş: Cnbc- e'nin yayın politikası izleyicisini hor görür nitelikte. Sebebinin ne olduğu beni ilgilendirmez bu politikanın. Acaip stratejik reklamlarla, yayınlayacağı dizilere hazırlıyor seyirciyi, bekletiyor, seyrettiriyor. Sonra ne oluyor? İkinci sezonu sabırsızlıkla bekleyen seyirci avucunu yalıyor. İkinci sezon için bir yıl bekliyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?